0013 ZAMANI KANDIRAN ADAM

Evet ben çok ünlü bir bilim adamıyım. Dünya çapında tanınıyorum ve gerçekten de zamanı yavaşlatmanın daha doğrusu onu kandırmanın yolunu keşfettim. Hatta zamanda yolculuk bile yaptım, üstelik iki kez. Bir defasında geçmişe bir defasında ise geleceğe gittim. Her ikisinde de gördüklerim hiç hoş değildi, ama olsun yine de insanlığın yolculuğundaki en önemli adımı atmıştım ben. Bunun için beni ödüle boğması gereken insanlık bunu gizlemekle kalmadı, iş arkadaşlarımı öldürmemi bahane ederek beni bu deliğe kapattı. Onlara işlediğim cinayetlerin nedenini anlattım halbuki. Maalesef beni anlayabilecek kapasiteye sahip değildiler. Ama olsun, ben zamanda yolculuk etmeyi başaran tek insanım ve bunun sırrını onlara asla vermeyeceğim. Gerçi haklarını da yemeyeyim, ünlü bir kuantum fizikçisi olduğum için bana ayrıcalık yaptıklarını söyleyebilirim. Mesela cinayet işlemiş olmama rağmen beni hapse atmak yerine buraya tıktılar ve kibarlık yapıp ellerimi bağlamadılar, ama yine de benden korktuklarını biliyorum. Tüm insanlık benden korkuyor. Halbuki bu tabiattan korkmak gibi bir şey; ben insanlığa lütufum, insanlık bana ceza. ”

Gayet iddialı bir giriş ile başlayan bu bilim kurgu kitabı bir Türk yazar olan Eray Aydın tarafından kaleme alınmış. Türk fantastik ve bilim kurgu türlerinde roman yazarı pek fazla değildir aslında. Türk edebiyatını çok seven biri olarak okuduğum nice şahane yazarın romanlarında pek çok fantastik ögeye veya bilim kurguya yer vermesi elbette çok eski bir üsluptur bizde ama başlı başına bu tarzın benimsenmesi çok alıştığımız bir tavır değildir. Son zamanlarda Barış Müstecaplıoğlu’nun Osmanlı Cadısı veya Cem Gülbent’in Paradokya serisi bence en güzel örneklerindendir. (Ben çok severek okumuştum) Muhakkak daha pek çok güzel örnekte vardır tavsiye ederseniz bende okumak isterim.

Gelelim 0013 Zamanı Kandıran Adam kitabına. Eylül 2020 yayın yılı Akis Kitap tarafından yayımlanmıştır. 367 Sayfalık, bu tarzın çok da alışık olmadığı üzere çok kalın bir kitap değil bence. Günümüz Türkçesi anlaşılır bir dille yazılmış ve fakat bazı basım ve imla hataları benim elimdeki 1.baskı kitapta mevcuttur. Tek kitap olarak yazılmış yani bir seri kitabı değildir.

Bir bilim kurgu kitabından bekleyebileceğiniz her şey kitapta mevcut. Zaman yolculuğundan, gen mühendisliğine, distopik gelecek tasvirlerinden yapay zekâ yükselişine kadar hatta tematik bir aşk ve aile dramı da dahil her şey var. (Aynı 2020😊Bizim hayatlarımız olmuş fantastik-bilim kurgu-distopya!!!) Ayrıca yazar daha önce de polisiye kitap yazmış olmanın alışkanlığı ile de kurgunun içine inanılmaz bir polisiye kurgu da katmış bence. Açıkçası beni en çok etkileyen kısımları işin içine polisiye hikayeler kattığı kısımlardı. Oyun Bahçesi temaları bence şahane kurgulanmıştı. Fakat Âdem, Aras ve profesör üçlüsü kurgularında bence yazarken fazla tekrara düşmüştü. Bir film olsaydı bu kitap, zaman yolculuğunun ya da zaman sıçramalarını yaşadıkları anlar da aynı döngüyü hissettirmek için tekrarlanıyor olması gayet anlamlı olurdu fakat aynı şeyleri tekrar tekrar okumak zevkli değildi. Kahramanların yaşadıkları olaylar çok ilgi çekici ve hatta sürükleyici olmakla birlikte az biraz da derinlikten yoksundu. Ama o kadar çok olay ve çeşitlilik vardı ki bu kadar sayfaya sığdırmak için yüzeysel geçişler olması anlaşılabilir tabi. Tabi bence bu kitaptan başlı başına 3 ya da 4 hikayesi ile ayrı ayrı şahane filmler yapılabilir. Şahane fikirler vardı. Anne fikri özellikle çok severek okuduğum ayrı güzel bir kurguydu.

Sözün özü ben kitabı okumaktan zevk aldım ve sonuna kadar sürüklendim diyebilirim. Gerçi sanki çok fazla olumsuzluktan bahsetmiş gibi olabilirim ama bu hikayedeki kurgulara olan hayranlığımdan dolayı çok heyecanlanmış olmamdan kaynaklanıyor galiba. Keşke tek bir kitap da hepsini işlemek yerine 3 kitap da kahramanları ve olayları daha ayrıntılı okuyabilseydik. Mızmızlığım hayranlığımdan yani. Sitem ediyorum, trip atıyorum galiba yazara…=) Ama eseri için teşekkür etmeden olmaz yani…

Sözün özü okuyun arkadaşlar. Zevkle ve keyifle tavsiyemdir.

Madem kitaptan bir alıntıyla başladık, yine altını çizdiğim bir alıntıyla da son verelim bu yazıya…

‘’ Peki, nasıl oldu da tüm insanlığı kandırmayı başardılar? Onlardan şüphelenenler olmadı mı? Hadi politikacıları kandırdılar, aydınlar, fikir adamları onlarda mı uyanmadı?

Zalimin lütfundan himmet alan, zalimin zulmünde hikmet arar. Adamlar kötülüklerine başlamadan önce bütün kanaat önderlerini lütuflara boğdular. Sonra insanlar bir şeylerin ters gittiğini anladığında bu aydınlar, kendilerini besleyen bu sisteme hizmet etmeye başladılar. Her yapılan yanlışta bir ‘ama’ buldular ve geçerli bir mantık kurdular. Gazetecileri, aydınları ve sanatçıları eline aldığında en zeki toplumları bile kölen yapabilirsin. Çünkü insanlar buna inanır.’’

Ve mutlaka okumalısın dediğiniz, hayran olduğunuz yazarlar ve kitaplar varsa benimle de paylaşın lütfen…

Hep görüşmek üzere… Şimdilik Hoşça’kalın…

Yorum bırakın