layetezelzel.blog
Öncelikle kitabı okumayı yeni bitirdim. Kitapla ilgili fikirlerim taze baştan bilin istedim 😊
Söz konusu romanımız yazarı, İngiltere Yorkshire’ de doğmuş sonrasında ailesi ile Avustralya’ya taşınmış ve şimdilerde bağımsız yönetmenlik ve editörlük yapan Scott Baker Mac Platformundaki Dijital video uygulamalarında Avustralya’ nın önde gelen uzmanlarındandır. Teknoloji, kurgu ve bilimle olan bağlantısını ve bu konuda ki becerisini kariyer planlamasından da anlayabiliyoruz.
Kayıp Denklemler kitabı, 2015 yılında orijinal ismi The Rule of Knowlenge ismiyle çıkmış olup bir macera, gizem ve bilim kurgu romanıdır.
Ben kitabı okurken yazarın ilk kitabı olmasına çok şaşırdım açıkçası. Kurgusu beni öylesine etkiledi ki arka planda birkaç kitaplık tecrübe bekledim doğrusu. Hikaye sizi kendi içine çekiyor ve geride kalmanıza asla izin vermiyor. Aklınızı karıştırıyor, dikkatinizi topluyor sizi şaşırtıyor ve bazı sayfaları sonraki sayfaları sanki tahmin edebiliyormuşsunuz ki bir rahatlıkla sizi rahatlatırken BAM , öngörünüz doğru çıkmış olabilir ama ayrıntıları anlamazsanız aynı hazzı size bir daha yaşatmayacağı endişesine düşüp tekrar hiçbir şeyi unutmamaya çalışarak devam ediyorsunuz. Ve yazar kitapta geçen mekanlar ve insanlar ile o kadar ayrıntılı bilgi veriyor ki -ki aynı sahnede tekrar bulunsa bile hep yeni şeyler ekleyerek- gözünüzde bir film seyrediyormuş gibi sahneler canlanıyor. Yani bende öyle oldu. Kitap sadece hikayeyi değil kahramanları ve mekanları da aklınızda canlı tutuyor.
Gelelim konusuna , baş kahramanımız Shaun Strickland Kuzey Carolina da sıradan bir lise fen bilimleri öğretmenidir. Fakat fizik ve bilimle olan bağı dahilik düzeyinde ki zekasıyla birlikte çok daha köklü ve sıkıdır. Bilimin iplerine sıkı sıkıya tutunmuş bu genç adam inançlar dünyasıyla yani din safsatasına inanmayı reddetmektedir. Uzay, zaman ve kara delikler üzerinde yaptığı araştırmalarla zaman yolculuğunu ihtimali üzerinde çokça kafa yorarken bir gün bilim dünyası da onun fikirlerini ve araştırmalarını anlatması için kendisini konuşmacı olarak bir seminere davet ederler. Shaun’un bu dakikadan sonra başına gelenler ve içine çekildiği bu macera inanılmaz bir dünyanın kapılarını bize ardına kadar açıp kitabı bitirdiğimizde ACABA ŞUAN? Sorusuna sormamıza kadar soluksuz devam ediyor. Kitap içinde kitap okutup , tarih üstüne tarih yazıyor yazar.
Burada durup editörlerin uygun gördüğü açıklamayı ekliyorum ki şuanda daha ne söylersem spoiler, siz kitabı okumaya başladığınızda benim yaşadığım şaşkınlığa engel olmamalıyım diye düşündüğümden..
‘’İNANÇ , TARİH, BİLİM VE AŞK BU AKSİYON-MACERA KİTABINDA ÇARPIŞIYOR
Lise öğretmeni Shaun Strickland yıllardır üzerinde çalıştığı uzay ve zaman arasındaki ilişki üzerinde bir konuşma yapması için Cambridge Üniversitesin’den son dakikada bir davet alınca büyük şaşkınlık yaşar. Bu , onun için büyük bir fırsattır. Ancak eşiyle birlikte uçaklarını yakalamak için North Carolina’ da yolculuk yaparlarken arabaları çalıların arasından fırlayan bir şeye çarpar. O andan itibaren akıl almaz bir sır çözülmeye başlar. Tuhaf bir paket tüm bunları çözecek bir anahtar gibi görünür. Mührü kıran Shaun İbranice, Yunanca, ve Aramice dillerinde yazılmış, eski zamanlardan kalma bir deste el yazması bulur. Ama sayfalar arasında başka bir şey daha vardır: mükemmel bir İngilizce ile yazılmış, görünüşe göre yaklaşık iki bin yıldır hava almayacak bir şekilde mühürlü kalmış ve tarihi değiştirecek olağanüstü bir hikaye anlatan kitap. Kısa süre sonra Shaun başkalarının da kitabın peşinde olduğunu keşfeder ve bu kişiler hiçbir şeyin kendilerine engel olmasına asla izin vermeyeceklerdir.’’
!!!!!!!
Fakaaaat , kitabın kurgusuna , bilimle ilgili tutarlı yargısına, olayları anlatırken kullanılan üsluba olan övgümü bir kenara koyarsak yazarın bakış açısını tasarlanmış bir arayış olarak sevmekle birlikte fazlaca yanlı bulduğumu da itiraf etmeliyim. Bu tarz kitapların Vatikan’dan hükümet oyunlarına , Asya coğrafyalarında yaşan çaresizliklerden ve savaşlardan başına kaldıramayan halkı yani dünyayı yine Amerika kurtarıyor klişelerine , enteresan bir biçimde ama kendini tekrar eden durumu kullanılmıştır. Bir eşitlik inancı ve dili altında 3 büyük din diye tek cümlede göz kırpıp Hıristiyanlığı yücelten, Yahudiliği ve İslamiyet’i küçümseyen, kendi yüce varlıkları karşısında fani kulların kendini oyaladığı bir inançmış gibi hikaye de önemsizleştirmesi benim eksi puanımdır. Ayrıca bilimsel açıklamalar ve bu sırada kullanılan dil oldukça detaylı olduğundan -ki bence öğreticiydi de – biraz sıkılabilirsiniz.
Bence bu eksi puanlarıma rağmen bana farklı bir tecrübe yaşatmış olan okuması keyifli bir kitaptır.
Son olarak da en sevdiğim cümle olarak,
‘’… – din ve bilim- … ikisi de doğru , ancak aynı şeye farklı açılardan bakıyorlar. Nesneler oldukları gibidir; onları değiştiren şey , sadece sizin onları tanımlama ve anlama şeklinizdir…’’
Hep görüşmek üzere… Şimdilik HoşçaKalın..